4 Temmuz 2012 Çarşamba

İSMET ÖZEL YAZILARI -7-

İNTİSABINIZ,MERTEBENİZ,EMÂRETİNİZ

Genel Kurmay Başkanı ile Başbakan arasında bir tutum farkı var mı? Bu iki zatın yürüttüğü işler birbirlerine aykırı yöntemler uygulanarak mı yerine getirilebilir? Böyle sorulara cevap bulmak için bazı durumların müzakere edilmesine, yani daha çok sorunun cevap bulmasına gerek vardır. Mesela, bir işe başladınız. Neresi olursa olsun, o yere intisap etmeniz söz konusu olduğunda sizin hakkınızda ne düşündüler? Bu kişi sahip olduğu vasıflarıyla bize katkıda bulunacak, ufkumuzu genişletecek, bir terakkiye vesile olacak mı dediler? 

Yoksa girdiğiniz yere kabulünüze sizin her nasılsa yürüyen işleri, yani sizi İşe alanların yürüttükleri işleri kurcalamayan uyumlu tabiatınız mı sebep oldu? Sizi tercih etmelerinin sebebi geçmişinizde etliye, sütlüye karışmayan tutumunuz mu?

Rütbeniz yükseldi. Bu mertebeye gelmeniz göze batan başarılarınızın mahsulü mü? Başarısızlıklarınız yüzünden vakit kaybettiniz mi? Yoksa size terfi yolunu açan gözünüzün önünde cereyan eden bunca olay dolayısıyla hiç mesele çıkarmamış oluşunuz mudur? Her kademede sizin yükselişinizin yüksekte bulunan hiçbir zevat için tehlike arz etmeyişi mi sizi buraya getirdi?

Artık amirsiniz. Sizinle birlikte çalışan insanlar başında olduğunuz işlerin hakkıyla yapılıp yapılmadığına dikkat ettikleri zaman, bu sizi kuvvetlendiriyor mu? Yoksa gücünüzü durumu kurtarmayı bilen, çalışma düzenine hiçbir sarsıntı getirmemeyi becerebilen memurlarınızdan mı alıyorsunuz? Size sizden öncekiler ne yaptıysa siz de sizden sonrakilere onu mu yapıyorsunuz?

Sorular bunlar. Hangi sektörde olursa olsun Türkiye'de çalışma hayatının Türkler lehine düzenlenip düzenlenmediği yukarıda sıralanan sorulara verilen cevaplardan anlaşılacaktır. Giderek bu sorular yüzünden Türkiye'de Türkler için bir çalışma hayatı olup olmadığı merak konusu olabilecektir. Eğer Türkiye'de bir çalışma hayatı yoksa ve çalışanlar birer esir değilse milyonlarca insanın bunca uğraşıp didinmesine ne ad vereceğimiz muallakta kalacak.

Varsın muallakta kalsın. Bu boşluktan hiç birimiz rahatsızlık duymuyoruz. Öyle görünüyor ki toplum olarak yağmaya ve yağmacılığa itiraz edilmeyen bir işleyiş hepimizi memnuniyete gark ediyor. Gizliden gizliye değil, açıktan açığa bildiğimiz şu ki dürüst bir çalışma hayatına hiçbir şey borçlu değiliz. Şimdiye kadar hakkımız olmayan bir şeyi reddetmek aklımızdan geçmediği gibi, hak ettiğimiz; savunmayı göze alma ahlâkını da el üstünde tutmadık. Savunacak olursak bizimle dayanışma halinde kimsenin bulunmayacağını gayet iyi biliyorduk. Yediklerimizi çiğden yediğimiz için karın gurultusundan kurtulamıyoruz. Bu yüzden sadece zevkleri ve renkleri tartışmak, ideolojik planda gevezelik etmek hepimizin hoşuna gidiyor.




Milli Gazete /13.01.2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder