İSMET ÖZEL YAZILARI -19-
DARALMAK,DARILMAK,DURULMAK
Türkçe'de benim bildiğim uydurma kelimeler arasında en az yadırgananı "gidişat"tır. Türkçe "gidiş"e Arapça "ât" takısı eklenerek yapılmış bu kelimeyi yadırgamayız. Çünkü gidişatımızın ne kerte uydurma olduğu, ne ölçüde vahamet kespettiği birinci derecede ilgilendirmez bizi. Bu yüzden aldırmayız gittiğimiz yerin neresi olduğuna.
Biz Türkler sadece elimize ne geçtiğine ve elimizden ne kaçtığına bakarız. Bundan ötesini düşünmenin bizi aştığını gizliden gizliye kabulleniriz. Hangi durumda olacağımızı başkalarının gidişatına bırakırız. Hepimiz böyle miyiz? Evet; ama aramızdan bazıları, çok azımız böyle olmasak daha iyi olurdu diye düşünür. Bu azınlık da fazlaca ilgilendirmez çoğumuzu. Yine de bu azınlığın macerası ilginçtir.
Az sayıdaki bu kişiler gidişat sebebiyle içlerinde, ruhlarında bir daralma hisseder. Sözgelimi Yugoslavya'nın bombalanmasını, bu ülke topraklarına Rus veya İngiliz birliklerinin girmesini işlerin yoluna sokulduğunun işaretleridir diye anlamaz, Türkiye'nin modernleşme yolunda geçirdiği safhalara atılmış, isabetli adımların toplamı gözüyle bakmazlar. Olayların doğrultusu konusunda kendilerine mahsus görüşleri vardır. Görüşleri onları daraltıya sürükler. Buna mukabil görüşlerinin gereği bir harekete girişmezler. Gidişat karşısında çaresizliklerini itiraf etmişlerdir bir kere. Gidişata, bu melez, bu uydurma kelimenin kapsadığı şey neyse ona uyarlar.
Eğer biz de daralmaya uğramış azınlığın içinde yer almışsak, biliriz ki böylesi bir ruh darlığı uzun süre katlanılacak gibi değildir. Çünkü bir kez başımıza geldi mi, daralmanın olduğu yerde durmadığını fark ederiz. Daraldıkça daralmak kaçınılmaz olunca, çareyi darılmakta veya durulmakta, yahut bu ikisi arasında gidip gelmekte buluruz. Darılmayı seçmişsek gidişata ayak uydurduğumuz süre boyunca hep itiraz ile meşgul olacağız demektir. Darılan biri olarak kaldığımız zaman bizi bekleyen akıbet mızıkçılıktır. Bir yandan herkesle birlikte gidişatın gereklerini yerine getirirken, bir yandan da nâ-mizâç bir karakterin belirtilerini dışa vurmaya başlarız. Keyfimiz kaçtığı için başkalarının da keyfini kaçırmaya başlarız.
Darılmanın elverişli bir çözüm sunmadığını anlayacak kadar kendimizde kalabilmişsek durumu kurtarmanın yolunu durulmakta aramayı akıl edebiliriz. Daralmış ve darılmakla beter duruma düşmüş kişinin durulmasının iki yöntemi vardır: Ya gidişata ayak uyduruşuna mazeret uyduracak, ruh sükûnetini kendini haklılaştırmanın ve olguları kabullenişte kendine doğruluk payı çıkarmanın türlü gerekçelerinde arayacak veya olup biteni açıklamada kavuşabildiği zihni sarahati yeterli sayacaktır.
Kişi kendini mâzur kılma yöntemiyle durulmayı seçmişse kısa sürede dargınlığı üzerinden atar, giderek ruh daralmasından da kurtulur. Azınlık vasfını kaybeder ve çoğunluğun şöhretle damgalanmış bir üyesi haline gelir. Durulmaya zihnî sarahat yöntemiyle ulaşmış kişinin durumu mazeret arayandan farklıdır. Zihin açıklığı denilen şey asla tam, eksiksiz olarak elde edilemeyeceği için bu kişi durulmakla darılmak arasında hep gidip gelecektir. Uğradığı daralmanın yeni bir başlangıçla aşılıp aşılamayacağı onun meselesidir.
Yenişafak
15 Haziran 1999 Salı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder