4 Temmuz 2012 Çarşamba

İSMET ÖZEL YAZILARI -10-

BAĞLANTI DEĞİL;BAĞ
Kurban Bayramı esnasında yakınlığa dair bir çift söz etmeli. Bu vesileyle bir çeşit mahkûmiyet hissiyle hemhal olduğum yazarlığın ürettiği ve türettiği yakınlığı sorgulamak istiyorum. Yazmak ne işe yarar? Gereken şeyin yazdıklarımı okuyan bir kesim insanla aramızda sıkı ve feda edilmesi zor bir bağ bulunması olduğunu yıllar bana öğretti. Hem bulmak, hem de bilmek için meğer yıllar gerekiyormuş. Yıllar gerekli; ama yeterli değil.

İnsanla insan arasındaki en sahici bağı "endişe" ihdas ediyor. Netice-i kelâm, yazan ve okuyanlar olarak "biz" bir şekilde birbirimize bağlı kalmayı iyi sayıyoruz. Yazmak ne işe yarar sorusunun cevabının bağlanmayı mümkün kılmak olduğu söylenebilir. Olan bitenin hepsi bundan ibaret değil; bir de endişeyi devreye sokmaksızın yazılanları okumak suretiyle yazarla bağlantı kurmaya çabalayan ve/veya bu bağlantıyı kurduğuna inananlar var.

Bu ikinci kategoridekiler önyargıları pohpolandığı zaman mest olan, buna mukabil yazdıklarım arasında önyargılarına ters düşen bir şeye rastladıkları zaman saldırıya geçen türden kimselerdir. Yani yazı dünyasında bir bağlı olduklarımız var, bir de bağlantılı olduklarımız.

Kelimeler mânâyı ele veriyor. Bağ dediğimiz zaman hem bağlanmaya aracı olan (ayak bağı, saç bağı, diz bağı gibi) şeyi, hem de bağlanmanın kendisini kastederiz. Yani bağ hem yakınlaştırıcı olandır, hem de doğrudan doğruya yakınlıktır. Oysa bağlantı dediğimiz zaman fazladan kurulmuş ilişki sebebiyle gerçekleşen teması dile getirmiş oluruz. Türkçe'de "nt" ile yapılan kelimeler istenmeyen bir çoklaşmayı anlatır. Çıkıntı, sıkıntı, süprüntü, eklenti, birikinti, çalkantı ve devamı...
Hayat tecrübesi kavramına karşılık bulma çabasıyla türetilen "yaşantı" kelimesi kaideyi bozarmış gibi görünüyor. Yaşantı için istenmeyen çoklaşma açıklaması uygun düşmüyor mu acaba? Düşüyor elbet. Hayat tecrübesi diye bildiklerimiz hep karşılaşılan zorluklar ve aldanışlardan ibarettir. İşte bu sebepten dolayıdır ki bağlantı zoraki yakınlaşmanın adı olmalıdır. Bağlantı dediğimiz sığ ve yüzeyden ilişkidir. Bağlantıyı kurmak da kesmek ve koparmak da kolaydır, pek önemli sayılmaz. Halbuki bağlar çözüldüğü zaman hayatımızda büyük değişmeler gerçekleşir. Bağların kopmasından hepimiz korkarız.

Kurban bayramı vesilesiyle kimlerle ve nelerle yakınlık kurduğumuza bir kez daha göz atalım. Acaba bayram hayatımızda nelerin fazlalık olduğunu mu bize öğretiyor; yoksa hayatımıza fazlalıklar tıkıştırmaya mı bizi kışkırtıyor? Daha sonra her şeyle olan yakınlaşmamızın bizimle o şey arasında bağlar mı yoksa bağlantılar mı tesis ettiğini bir yoklayalım. Kalbimizi yoklayalım. Kalbimizin olup olmadığına da bir bakalım. Eğer varsa yerinde midir, olması gereken yerde midir diye meraklanalım.



Yenişafak / 6 Mart 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder